Tuhaf Bir Hikaye

Nedim Tekerek
Tuhaf Bir hikaye

Tuhaf Bir hikaye

Yunus Kocatepe

   Hesabı ödedi ve dışarıya doğru adımladı, kapıda cebindeki sigara paketini çıkardı, paketi yokladı, boş olduğunu anlayınca paketi buruşturdu ve yan taraftaki çöpe bıraktı. İlerideki bakkala doğru yürümeye başladı. Keyfi yere düşmüş ve tekmeleyerek ilerliyormuş gibi bir hali vardı. Başı hep yerdeydi. Köşedeki manavı geçince başını kaldırdı, etrafına bakındı. O birkaç saniye içinde lokantadan buraya geldiği sürede bir şeyler düşündüğünü hatırlıyor fakat ne düşündüğünü tam olarak çıkartamıyordu. Böyle vakitlerde, başka başka hayal ve düşüncelerden parça parça alınıp oluşturulmuş kaotik bir tablonun zihninin duvarına asıldığı olurdu, bir seçme şansı olurdu en azından fakat şimdi kocaman bir boşluk vardı, kendini bile seçemiyordu.


   Bu büyük boşluğun yarattığı o birkaç çıldırma anı ve onun birkaç an daha yankılanışı sırasında iki araba geçti, üçüncüsü durdu. Mekanik bir teşekkürle karşıya geçti ve bakkala girdi.
- Beş paket C. . .alabilir miyim?
- Çok sigara içiyorsunuz galiba.
- . . .Ççok içmiyorum aslında, bazen gecenin bir vakti bitiveriyor, o yüzden.
- Elinizin altında oldukça yine de fazla tüketirsiniz.
- . . .
Yapacak bir şey yok, der gibi bir ifade vardı yüzünde paketleri alırken. Şaşırmıştı. Kadının gözlerine baktı, dört paketi geri verdi ve kapıya yöneldi.
- Beyefendi paranız!
- Sahi.


   Döndü, mahcup bir şekilde parayı aldı ve dışarı çıktı. Hemen paketi açtı ve bir sigara yaktı. Yokuşu tırmanmaya başladı sonra. Her iki üç adımda çıktığı bir iki basamak haricinde bir derdinin olmayışına hayıflandı. İstemsiz bir şekilde karşıya geçti. Bir yere gitmesi gerekliymiş gibi hissetti. Durdu. Nereye gitmesi gerekiyordu? Keşke bir yere gitmesi gerekseydi! Bir iç çekti, sigarasından bir duman aldı. Tekrar karşıya geçti. Ağır ağır yürüyor, düşünecek bir şey arıyordu.


   Köşeyi dönen üç basamağa gelmişti ki hızla gelen bir kedi onu görünce dehşetinin içinde yalpaladı ve basamaklardan yuvarlandı. Hemen kendine geldi ve şimşek gibi fırlayacakken kafasını kaldırımın kenarına çarptı. Birkaç damla kan sıçradı. Kedi birkaç kere kendini kaybetti buldu, kaybetti buldu, kaybetti buldu, kaybetti buldu. En son kaybedişinde kendini bulur gibi oldu. Kendinin üzerine doğru ağır aksak bir yürüyüşe başladı sonra. Bulacak mıydı? Yolun ortasına geldiğinde durdu. Ön patilerini havaya kaldırdı. Başını çevirdi. Nejat’a baktı. Ruhunu Nejat’a bıraktı ve boylu boyunca uzandı. Kedinin bakışları arasında çöpçü Nejat’ı çöp konteynırına bıraktı.


   Kedi yerdeki kanlara daldı. Sonra çöp konteynırına doğru ilerledi. Sırtını konteynıra yasladığında çoktan ağlamaya başlamıştı…