bu şiirime epey zengin bir kafiyeyle başlamak istiyorum
afedersin, ama postmodernsin
bir kuşla iki taş vuran adam biliyorum
şimdi cezaevinde evrensel bir deyimin türevini almaktan ötürü
ağırsiklet şampiyonlarının yanında yatıyor
oysa iki taşla bir kuş vuramayan adamım ben
yani, hepimiz gibi
google earth'de kabenin etrafını tavaf eden bir müslüman gibi
ya da evini bulmaya çalışan masum bir köylü
köylü dedim de, sadece doğanın ağzı kokmaz
ve her şey kuş sesidir uykusuzluk direnişinde
haziran'da direnmek kolay, ölmek hâlâ zor
mevsim güçlenir o zamanlar
ve doğruyu diretmek olay
nefsin terslenir, o yalanlar
direnişi bilmeyenin serzenişi fısıltıyla kardeştir
ve çok uzaktan akrabasıdır güneş
ikinci el ekmek alınır, yenilir
şimdiye kadar kullanılmamış seçim sandığı çivisi kadar
oldukça pürüzsüz içimdeki politika
kediye ciğer atar gibi mutlak
dışarıya hep artı çıkar mutluluk
ve bir intikam reviri gibi iyileştiriyor öfke
polisleri bilirsin
sessiz kalmama hakkına sahipsin
bu arada müjde
siyasetçiler kanserin çaresini bulmuş
sıra ölümsüzlüğün formülünde
vakit de tamam, körse bilemek gerek karanlığı
içeyim şarabı, çölde koşturayım arabı
alkol değil, korkudur uçucu
ellerin bu, sömürü değil, duygu
ben biraz karşımdaki gibiyim
inceden kıllandırınca
derinden düşününce
tüm acılar büyümek için
sen, sen ol, akşamdan kal
çünkü dağın ağrıdığı tek ülke burası
uzun topun kısası
her vuruş gol olmaz
öyle ki, işerken yön değiştirdi rüzgâr
dişi bir tanrı üflüyor meltemi
şairane esintileri
gol olmadıktan sonra ofsaytın ne önemi var