Radyo Tiyatrosu

Özlem Şan, Başak K. Ertanoğlu

Radyo Tiyatrosu Üzerine Birkaç Söz…
“Görülmelik, seyirlik bir oyun değil, bir işitme, duyma oyunu” diyordu Behçet Necatigil radyo oyunlarına. 1975’te Dünya Radyo Oyun Yazarlığının 50. yılı için yazdığı metinde, radyo oyunlarının o zamanki durumunun değerlendirmesini yapıyor, Türk yazarların basılı radyo oyunlarının dokuzu onu geçmediğini dile getiriyordu. Şimdilerde belki bir kaç kitap daha ekleyebilsek de, durum hala aynı vehametinde. 

Şöyle bir araştırıldığında daha iyi görülecektir ki, radyo oyunları üzerine hazırlanmış araştırma ya da inceleme bulmak da hayli güç. Nursel Duruel, 2004 Mart ayının Kitaplık dergisindeki yazısına şöyle bir ad vermiş: “Çok sevilen az bilinen bir edebi tür: radyo oyunu” Biz buna unutulan sıfatını da ekleyelim.

Yazısına şöyle bir bilgiyle başlamış Duruel: “İngiliz drama yazarı Richard Huges’un, 15 Ocak 1924’te Londra Radyosu’dan yayınlanan oyunu A Comedy of Danger, radyo oyunu yazarlığının başlangıç tarihi kabul ediliyor.” Önemli bir ayrım vurgulanıyor burada, radyo oyunu yazarlığı. Radyonun ilk zamanlarından beri var olan seslendirilen oyunlar aslında sahne için hazırlanmış oyunlardı. İlk defa Huges radyo için -duyuma yönelik- özel bir oyun yazdı. 

Türkiye’de ise 1927’de İstanbul radyosu yayın hayatına Sirkeci’deki Büyük Postane binasında başladı. Henüz radyo kullanımı yaygın olmadığı, radyo alıcısı kimse de olmadığı için binanın dışına asılan hoparlörle yayın yapıyorlardı. Radyo tiyatroları ise ilk açılan radyolarla birlikte yayınlanmaya başlandı.
Türkiye’de en çok “Arkası Yarın”la kendini benimsetmiş görünen radyo tiyatrosu hiçbir zaman gerektiği ilgiyi görmedi. Çok sevildi, çok dinlenildi fakat bir edebi tür olarak hak ettiği ilgiyi göremedi. 75’te Necatigil’in ettiği sitemi bugün de dile getiriyoruz. Radyo artık şaşalı günlerini geride bırakmış olsa da bir tür olarak duyma oyunları kendine internette mecra bulabilir. Kendi dinleyici kitlesini de yeniden oluşturabilir diye düşünüyoruz. 

Tüm bunlarla birlikte kendi payımıza düşeni yapmak istedik. Başak K. Ertanoğlu ve Tülay Akyol'la bir radyo oyunu projesi geliştirdik. Ricamızı kırmadılar ve bize güzel bir radyo oyunu faslı hazırladılar. Bu iki isme ve oyunu seslendiren ekip arkadaşları; Can Bora, Cem Tutkun, F. Selcen Gerçek, Murat Mahmutyazıcıoğlu, Özlem Demirkıran'a tüm emekleri için teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Ertanoğlu bizim için, Vişne Bahçesi, Godot'u Beklerken, Romeo ve Juliet, Kral Übü gibi klasik oyunlardan ortak metinler hazırladı. Bir nevi bu oyunların karkaterlerini karşı karşıya getirdi diyebiliriz. Ortaya eğlenceli, bol edebiyat göndermeli, şaşırtıcı oyunlar çıktı. Dileğimiz bu oyunlar sevilerek dinlenir ve bu türün sahasında bir kıpırdanma yaratır.

Özlem Şan

 



Üç Kısa Radyo Oyunu Üzerine Birkaç Söz...

 

Bu zamanlar, kabul ettirilmek istenilen, mecbur bırakılan, -mez'lerle -maz'lar arasında sıkışıp kaldığımız zamanlar.

İstedim ki, madem ne yapıp ne yapmayacağımızın birilerince belirlendiği bir yerde yaşıyoruz; değişim ve dönüşüm & dönüşme & dönüştürülme üzerine tartışalım, konuşalım, düşünelim.

Ve istedim ki, bunu gelmiş geçmiş en önemli yazarların yıllar yıllar önce yazdıkları üzerinden yapalım.

İstedim ki, karıştıralım, karışalım, değişelim, dönüşelim.

Başak K. Ertanoğlu

 

Kral Übü
Kral Übü ve Romeo ve Juliet Oyunlarından Hareketle
Übü Baba : Murat Mahmutyazıcıoğlu
Juliet : Başak K. Ertanoğlu

Vişne Bahçesi
Visne Bahcesi ve Godot'u Beklerken Oyunlarindan Hareketle
Lopahin : Can Bora
Vladimir : Cem Tutkun

Üç Kız Kardeş
Ferhat ile Şirin, Sandalyeler, Üç Kızkarde Oyunlarından Hareketle
Mehmene Banu: F. Selcen Gerçek
Kadın : Özlem Demirkıran
Irina : Cem Tutkun

Oyunların metinlerini okumak isteyenleri buraya alalım: http://cercisanat.com/dergi/4/uc-kisa-radyo-oyunu