Görsel şiir, şiirle yaşamın arasındaki makasın iyice açılarak, kırılma noktasına geldiği bir anda şiir kamusunun gündemine düşerken, bu kopuşun bir nedeninin de şairanelik, başka bir deyişle “şair pozu” olduğunu ortaya koydu. Şair pozunu kesti, biçti, deşti, kısaca hem şiir metni içinde, hem dışında eleştirdi. Gülümsemeseniz?
“Görsel Şiir, şüphesiz Zinhar/Poetikhars çevresinin icat ettiği bir şey değil. Modern Görsel Şiir genellikle Stephane Mallarme’ye, Lewis Caroll’a, erken 20. yüzyıl Dadaizmine, İtalya ve Rusya’daki Fütürizm deneylerine, İngiliz Vortisist grup ve e. e. cummings gibi Anglo-Amerikan modernistlerine uzanan bir tarihe sahip (Drucker 1999: 102). Şiirsel metnin, dilin, harflerin, kelimelerin ve imajların görsel manipülasyonu ile başlayan ve erken 20. yüzyılın avangart hareketlerinin siyasi ve estetik kaygılarıyla da motive olan bu denemeler, gerek eski gerek yeni dijital teknolojilerle yapılan deneyler ve görsel kültürün gittikçe şiddetlenen gücü karşısında bir tavır alış olarak ve kimi zaman yerel poetik gelenek ve yatkınlıklarla da çeşitlenen uluslararası bir mevzu olarak karşımızda duruyor (Drucker 1999: 1001).” [Gökçen Ertuğrul, İmkan Olarak Görsel Şiir: Başlangıç Düşünceleri Yasakmeyve 28, Görsel Şiir Sayısı]
Türkçe görsel ve somut şiirin geçmişine bakıldığında iki isim dikkati çekmektedir: 1950 – 1960’lı yıllarda başlayan somut şiir deneyimiyle Yüksel Pazarkaya, ardından bu alandaki arayışlarıyla Tarık Günersel.
Enver Ercan’ın Yüksel Pazarkaya’yla söyleşisinde (Sözcüklerin Doğasında Gezmek) Ercan sorar: “Aklıma gelmişken hemen sorayım: Somut Şiir akımının belki de tek Türk şairi oldunuz. Neydi somut şiir, neden içinde yer aldınız, şiire ne gibi katkıları oldu?"
Pazarkaya'nın yanıtında değindiği noktalar şöyledir: "Birinci Dünya Savaşı rezaletine Dada nasıl bir yazınsal ve dilsel tepkiyse, somut şiir de Nazi dönemine, Nazilerin dili istismarına ve İkinci Dünya Savaşı felaketine tepkiden doğan uluslararası bir akımdır. Ama doğduğu yer Almanya’dır, özellikle de Stuttgart kentidir. Bu harekete Japonya’dan Amerika’ya, Brezilya’dan Çekoslovakya’ya dünyanın pek çok ülkesinden katılım olmuş, hareket uluslararası bir akıma dönüşmüştür. Stuttgart Okul kavramı oluştu. Çünkü, bu akımın kuramını, ama aynı zamanda kendisi de yazdığı metinlerle uygulamaya katılan, Stuttgart Üniversitesi’nin felsefe, estetik, imbilim, bilim kuramı ordinaryüsü Max Bense temellendirmiştir. Akıma ad olan somut şiir (konkrete poesie) kavramını ise, 1953 yılında Eugen Gomringer ilk kez kullanmıştır.
Bana gelince, 1959 yılında Max Bense’nin derslerini, seminer ve kologyumlarını, studium generale çerçevesinde sergilerini izlemeye başladım, Stuttgart Okulu’nun içine pat diye düştüm. Yeniyetme bir şair adayıyım. Bir yandan somut denemeler yazıyorum, bir yandan da bildiğim şiir anlayışında. Kısa sürede bu iki tavır birbirini etkilemeye, birbiriyle iletişime, alışverişe başladı. İlk kitabım Koca Sapmalarda Biz Vardık (1968), özellikle ikinci kitabım Umut Dolayları (1969) bu bileşimin örnekleriyle doludur.
Türkiye’de bu akımla ilgili ilk yazıları 1961 ve 1962 yıllarında Yeni Asır’da, özellikle Gençlik dergisinde örnekleyerek yayınladım. Somut şiirlerim, altmışlı yıllarda başta Almanya, Amerika’dan Japonya’ya, Çekoslovakya’dan Hollanda’ya birçok uluslararası antolojiye alındı, somut şiir toplayan bazı müzelere girdi. (Somut Şiir kitabımın, 1996 sonunda bu antolojilerden belli başlılarının kaynakçası yer alıyor.)
Somut şiir, iki belirgin kolda görülüyor: sessel (akustik) ve görsel (visuel). Benim çalışmalarım, görsel örnekler genelde. Ve bir tek harf kullanarak, örneğin ö harfiyle yaptığım metinde bile bir toplumsal eğilim vardır. Aynı tavır bir de Brezilyalı temsilcilerde, örneğin Haraldo de Campos metinlerinde görülür. Bizim bu tavrımız, sanırım, kendi toplumlarımızın durumuyla, sorunlarıyla ilintilidir.
Somut ve mikro şiirleriyle dikkati çeken Tarık Günersel'le ilgili olarak Talat Sait Halman 1990'da şunları söylemektedir: “Gerçekten özgün olan Günersel, Modern Türk Şiiri'nin en cüretkar keşiflerinin çok ötesine geçmiş; post-modernizm, somut şiir, bilgisayar estetiği, post-dekonstrüksiyonizm ve gramatolojinin uçlarında ürünler vermiştir.” [http://assassin.cs.rpi.edu/~sibel/poetry/poems/tarik_gunersel/]
Günümüze doğru ilerlediğimizde, Türkiye görsel şiirinin 2000'li yıllarda bir ana damar bulduğunu görmekteyiz: Zinhar. 2003 yılında kuruldu ve kurucusu Serkan Işın Zinhar'ı şu sözlerle anlatıyordu: "Zinhar, bir şekilde internet üzerinde "şiir" adı altında yayın yapan ve şiirin 90'lı yıllardan sonraki basiretsizliğini, onun tarihini ve nesnesini kapitalistleştiren ve McDonaldlaştıran okur/yazar kitlesinin yapıp etmelerine bir itiraz olarak çıktı. Bu itiraz öncelikle "şiirlerin böyle sergilenemeyeceğine" ve bizim bildiğimiz edebiyat kamusunun geçirgensizliği ve kapalılığı ile onun tam da karşı tarafında konumlanmış net gezgininin uçuk flanörlüğü (surfer) arasındaki gerilime dikkat çekmek istemişti. Fakat bu gerilimin, hem kamunun (özellikle 80 kuşağı) çarkları ile ilgili sorunlardan ve toplumun kabaca şiir algısının yok olmasından ya da değişmesinden kaynaklandığını gördük. Aslında değişen şeylere iki tarafın da yanlış tepkiler gösterdiğini de fark ettik. Sonuçta hayatımıza giren ve yaşatımızın tüm alanlarında artık bizi hem bozan hem de yapan "yazılı/görsel" kültür araçlarına karşı Sözlü/Yazılı Kültür şiirinin etkisinin pek az olabileceğini düşünüyoruz. Bu yüzden zinhar.com ve Poetik Har(s) hem basılı hem de elektronik ortamlarda "kişisel deneyimi" görselleştirmeye ve "kod"lanmış 21. yy yaşantısının kodlarını yapı bozumuna uğratarak, şiir tarihi içinde yeni yollar aramaya koyulmuştur." [Serkan Işın, Zinhar/Poetikhars editörü. Zinhar Nedir? Ocak 15, 2005, http://zinharpost.blogspot.com/2005/01/zinhar-nedir.html]
2005 yılında bir grup şair tarafından görsel ve somut şiir kılavuzu yazıldı ve Zinhar’da yayınlandı. Kılavuzu hazırlayanlar ve ilk yayımlanışının ardından eklemeler yaparak kılavuzun genişlemesini sağlayan şairler Serkan Işın, Barış Özgür, Volkan Çelebi, Ali Ömer Akbulut, Deniz Tuncel, Şakir Özüdoğru, Efe Murad ve Suzan Sarı’dır. Kılavuz, 2007 yılında Necmi Selamet'in "Şiirimizde Manifestolar" kitabında da yer almıştır.
Zinhar Görsel ve Somut Şiir Kılavuzu’ndan;
"- Görsel ya da somut şiir kaybolmuş tekniklerin de kullanıma sokulması açısından yeni bir deneyimdir. Devlet, öncelikle görevi gereği sonra da çıkarı için size "yazının" kapılarını açar. Bu teknolojiyi öğretirken, figüratif alanda da gelişmenizi etkileyecek bazı "resim" araçlarını da, yazıyla birleştirerek sözün serpilmeye başladığı bir anda size karmaşık bir müdahale yapar. Resim dersleri ile güzel yazı derslerinin bu kadar yakınlaştığı başka bir zaman yoktur. Güzel yazı defterleri, hokka, divit gibi eski teknolojilerle işe başlanır ve harflerin şekilleri ile anlamlarının ne olabileceği arasındaki bağ ilk kez kurulur ve hemen -olgunlaşmadan- bozulur. Böylelikle "a" harfinin ne demek olduğu konusundaki sessel ve görüntüsel bilgilerimiz birbirine karışır. Yazı şablonları, yapıştırma harfler, şekillerinin muntazamlığı ve oranlarının doğruluğu ile güzel yazı dersinin bir parçası olarak kırtasiyeyi de işin içine kadar. Böylelikle yazmak, hem devlet hem de özel sektörün işe katılması ile çizmek ile birlikte "düzeltilir". Bu travmatik etki daha sonra bilincin çeşitli katlarında harflere karşı korkunç bir tekrarla ortaya çıkar. Öneri şudur; terapik bir yöntem olarak o araçlarla tekrar şiiri denemek. Yazı şablonları, ip baskılar, patates baskıları, hokka, divit vb. ile deneyimi tekrar yaşamak. Dilin gizli enerjileri ile tekniğin bu birleşmesi görsel şiirin en hakiki gösterisidir.
- (görsel ve somut şiirde içerilen) ortaksızlık istemi, ki heterotopik olanın hayalidir bu: salt kurmacadır, bengiliği kendi içerisinden çıkaran tek yol olan-olmayan bir imkanı imkansızlığın sınırına getirir ve orada Tin kendi yücelişini, görselliğin boyutu ve düzlemi aşmaya çalışan (sayfanın) boşluklarında, doluluklarında ve temsili yalnızca bir ayna olmaktan çıkarıp onu sayfada dolaysız olarak içerilmeyen (ama üzerine düşünmeye iliştirilen) şeylerin/nesnelerin sonsuz seyrinde bulur. Bu seyir insanı, dilini, bilinçaltını, dilöncesini şeylere yapıştırır ve hayal ile hakikat - harflerin, kırılan çizgilerin- gerilimin doruklarında birbirine karışır. Kafamızda yer eden şiiri sevmeliyiz ve korumalıyız çünkü o her daim aşılması gereken bir şeydir, insan gibi (gönderme: Zerdüşt) ve bu süreçte perspektifler zamanın ve mekanın bir üstgörüntüsüne doğru/eğri kırılır, oradaki-varlık olarak insan bundan böyle kendi görüntüsüne karışmıştır: bu görsel ve somut şiirdir, işin tinsel boyutudur, us ile usdışı arasına yerleşir.
- Görsel şiir doğrudandır. Harf, kelime, noktalama işaretleri, bir eğri bir doğru ya da bir nesnenin kullanımı ister ikonik bir gösterge (yani nesnesi ile arasında benzerlik bulunan) halinde tipografik bir resim oluştursun ister simgesel bir gösterge (nesnesi ile arasında nedensizlik ilişkisi bulunan) oluştursun gözün verili okuma ve görme yollarını hem içerip hem de dışlayarak okutur kendini. Harflerin, dilin genel geçer kullanımı içinde kabul görmüş bir araya gelmişliklerini yadsıyabilmeyi ve onları kendi öznelliğimiz doğrultusunda yeni bir bütünün yeni anlamlar oluşturabilen parçaları haline dönüştürebilmemizi sağlayarak ifade alanını genişletir. Her koşulda bir hareket yaratır ve okuyanın da bu harekete katılmasını gerektirir. Kelimelerin durağan biçimlerini parçaladığı ölçüde harflerin üzerine bir vektör bindirir ve görsel şiir sonunda bir bileşkeye dönüşür. Bu bileşkedir onu tümleyen. Görsel şiir hem onu icra edenin hem de onu okuyanın bir söz büyüklüğünde yutkunabilmesini sağlar."
* Kılavuz öncelikle Zinhar no:3’te yayınlanmıştır. Bu güncelleme Kasım 2005’te derlenmiş ve maddeler yazarlarının adları olmadan karışık olarak verilmiştir.
Zinhar'dan sonra görsel şiirin bir diğer ana damarı Poetikhars dergisinin resmî web sitesi poetikhars.com, Serkan Işın tarafından 2006 yılında kuruldu. Site, 2006 Görsel Şiir ile ilgili tartışmalara ve günlük blog yazılarına, şairlerin görsel şiir serilerine yer verdi.
Hars kurulduğundan bu yana, "çeviriler, biblio bölümü, blog yazıları ve mimleri ile sadece görsel şiir değil, Türkiye'de şiir adına üretilenler hakkında da web üzerinde tartışmalar başlatan bir portal olmuştur. Özellikle blog yazılarının, internet üzerinde şiir adına kurulan sitelere oranlar, matbu dergilerde yer alan tartışmalara konu olması, yazılara cevaplar verilmesi, referans olarak gösterilmesi, sitenin şiir ortamı için önemini göstermektedir. Görsel Şiir'lerin "iş defteri" adı altında sitede yer alması, basılı mecradan çok internetin seçilmesi ile birlikte site canlı bir ortam olarak şairlere hizmet vermektedir. Sitenin daimi şairleri arasında Ayşegül Tözeren, Barış Çetinkol, Derya Vural, Zeynep Cansu Başeren, Serkan Işın yer almaktadır. 2009 yılından itibaren Liman Mehmet Cihat'ın da görsel şiirleri sitede yer almaya başlamıştır. Sitenin kurucu üyeleri dışında önemli bir katkı da Derya Önder, Elif Şandan gibi isimlerden gelmektedir. " [http://tr.poetikhars.wikia.com/wiki/Poetikhars.com]
Poetikhars sitesi’nde yer alan şairler tarafından 2009 yılında Hertz fanzin de çıkarılmıştır. Fanzin'de görel şiirlere, yazılara ve söyleşilere de yer verilmiştir. Ayrıca Poetikhars bir kütüphane de oluşturmuştur, bu kütüphanede şu e-kitaplar yer almıştır: Tutunma Makinası (Zeynep Cansu Başeren), Görsel Sindirim (Derya Vural), Barış Çetinkol Görsel Şiir Kitabı, Ve De Ki (Serkan Işın)
Ayrıca, Poetikhars çevresinde başlayan bu şiir verimi diğer edebiyat dergilerinin de dikkatini çekmiştir. 2006 yılında Siyahi dergisinin 8. sayısında “Görsel Şiir Dosyası” yer almıştı.
“Bugün görsel şiir olarak tanımladığımız hadise- hadise diyorum çünkü parametreleri Türk şiiri üzerinde tartışılır ve sindirilmesi zor etkiler bırakmıştır/bırakacaktır- ses öncelikli Türk epik ve lirik şiirinin planını ve çatısını sarsmaya yönelik bir hamle olarak ortaya çıkmıştır. Esasen, Türk şiirinde epik ve lirik arasındaki sınırlar o kadar da keskin değildir. Epiğin mitoslaştırıcı özelliğinin lirik şiirin coşkunlaştırıcı özelliği ile sık sık karıştığı olmuştur ve iki şiir de ses öncelikli yapılarını kurarlar. Epik şiir tekrar ve metonimik ögeleri ses rezonansı ile şiire sokarken, lirik şiir imgeyi ve sembolü (ki sembol epik şiirde mutlaklaşma eğilimindedir) doğa içi bir sesin rehberliğine verir. İki şiir türü de varlıklarını ve meşruiyetlerini kendi dönemlerinin koşullarından alırlar. Epik şiir de lirik şiir de antik çağlardan bu yana dönüşerek ve gelişerek yeni yüzlerle ortaya çıkmayı bilmişlerdir. İki şiir türünün karışımının ya da ayrımının evrenselleştirici bir niteliği olabilir, ama iki şiir türünün varlığına koşullanmak sürekli aynı kazanın içine düşmek gibidir. Şair/sanatçı için de böyle bir önceleme mümkün değil.” [Murat Üstübal, Görsel Şiir Üzerine, Siyahi 8, Görsel Şiir Dosyası]
Uluslararası yazar ve şairlerin işbirliği sonucunda oluşan bir proje olan PLATFORMA 2006 eylülündeki sergiyi Asya Görsel Şiirine ayırdığını açıklamıştı. Rusya’daki sergiye Serkan Işın, Ayşegül Tözeren, Derya Vural, Deniz Tuncel ve Suzan Sarı katılmış, sergi 2007 başlarında gerçekleşmiştir. Yine bu dönemde, Mark Young’ın editörlüğünde yayınlanan Otoliths Dergisi'nin 3. sayısında Ayşegül Tözeren'in ve Serkan Işın'ın Dada Korkut serisinden şiirleri yer aldı. Bir sonraki sayıda ise, Suzan Sarı'nın hem tek başına yaptığı şiirleri, hem de Jukka-Pekka Kervinen'le yaptıkları yer aldı. Bu sayının kapağında da Ayşegül Tözeren'in şiirleri vardı.
Bir yıl sonra, Monokl dergisi de bir görsel şiir dosyası hazırladı. Dosyada yer alan soruşturmaya, Ayşegül Tözeren, Barış Çetinkol, Barış Özgür, Zafer Yalçınpınar, Davut Yücel, Ali Ömer Akbulut, Derya Vural, Suzan Sarı, Deniz Tuncel, Özcan Türkmen katılmıştı.
Aynı yıl, Yasakmeyve dergisi Görsel Şiir Sayısı yayınladı. Bu sayıyla birlikte, “Gürültülü Kağıtlar” isimli görsel şiir seçkisi niteliği taşıyan bir kitap da yayınlanmıştı. Bu adı almasının sebebi, Serkan Işın'ın kitabın girişine yazdığı yazıdır (Yazının cesedi).
Serkan Işın Yasakmeyve 28. sayı "Gürültülü Kağıtlar" Kitabı Giriş Yazısı'ndan, "Görsel Şiir'de endüstriyel yazının ve onun yazılı/basılı kültürünün ölüsü yatmaktadır: Yazının ölüsü. Bu yazı, elbette herşey olarak resimdir. Parıltılı ışıkları ile Optik görme sınırları içinde kalan, kışkırtıcı bir araç olarak Reklam panosunun, tarihi bilginin, ders kitabının, şiir kitabını da üreten matbaa makinasının sessiz uşakları olarak tüm harfler, mürekkebe bandırılmak üzere hazırlanmış "izler"in hepsi, görsel şiirde, gözün yeniden-okuması için bir takım evrelerden geçirilir. Bu, tekniğin, insanîleştirilmesidir. Bu anlamda görsel şair, bir tarayıcıyı fonksiyonu dışında kullanabilir, bir daktilonun, bir klavyenin, bir kelime-işlem yazılımının doğasını tersine çevirir. Çünkü, karşımızda duran "tekno-dünya"nın söylem alanı tüm bu araçlardan başka hiç bir yerde "hata"ya zorlanamaz. Bu, teknolojiyi edilgenliği ile değil, değişmeye zorlayarak tüm etkinliği ile bozarak kullanmak demektir. Bu, insanca ve evet pek insanca olandır. Bu, size yapılanları, onlara geri iade etmektir."
48 sayfalık kitapta ve dosya bölümünde görsel şiirleri yer alan şairler arasında Jim Lefwich, Geof Huth, John M. Bennett, Anna Hallberg, David-Baptiste Chirot, Hakan Şarkdemir, Derya Vural, Ayşegül Tözeren, Suzan Sarı, Deniz Tuncel, M. Davut Yücel, Barış Çetinkol, Serkan Işın, Zeynep Cansu Başeren, Nihat Özdal sayılabilir.
Gürültülü Kağıtlar isimli seçkiden sonra, ilk görsel şiir kitabı Serkan Işın’a ait “Dada Korkut”tur.
2009 yılının bahar aylarında Brüksel'de İnfusoria isimli bir görsel şiir sergisi gerçekleşti. Belçika, Kanada, Almanya, Britanya, Hollanda ve Birleşik Devletler'den katılımın olduğu sergiye Türkiye'den de Derya Vural, Suzan Sarı ve Ayşegül Tözeren katıldı. Marko Niemi'nin editörlüğünü yürüttüğü nokturno.org'da Ayşegül Tözeren, Serkan ışın, Suzan Sarı, Deniz Tuncel, M. Davut Yücel, Nihat Özdal, Özcan Türkmen ve Derya Vural'ın şiirleri yer aldı. Böylelikle Türkçe görsel şiir Fin görsel şiiriyle ilişki kurma imkanı buldu.
2011’de İngiltere Bury’de gerçekleştirilen Tony Trehy’nin düzenleyiciliğinde Text Festival’in üçüncüsüne Türkiye'den Ayşegül Tözeren ve Zeynep Cansu Başeren katıldı.
Son olarak 2012 yılında Nico Vassilakis’in kuratörlüğünde düzenlenen görsel şiir sergisine Barış Çetinkol, Serkan Işın, Ayşegül Tözeren, Derya Vural, Derya Önder, Liman Mehmetcihat, Ercan Y. Yılmaz, Zeynep Cansu Başeren ve Hakan Şarkdemir katıldı. Aynı yıl, Nico Vassilakis ve Crag Hill, 1998 yılından 2008 yılına kadarki süreçteki 130 şairin şiirlerini derleyerek, adını Last Vispo Anthology (Son Görsel Şiir Antolojisi) verdikleri kitabı hazırladılar. Antolojide Ayşegül Tözeren, Derya Vural, Suzan Sarı ve Serkan Işın’ın şiirleri yer aldı.
Ayrıca, yayın hayatına günümüz şiirine ve edebiyatına yeni alanlar açabilecek güce sahip her tür olumlu çabaya ilgi göstereceğini belirten Karagöz Dergisi aralıklı olarak görsel şiir yayınladı. Dergide görsel şiir yayınlayanlar arasında derginin editörlerinden de olan Serkan Işın, Ayşegül Tözeren ve Zeynep Cansu Başeren sayılabilir. Ücra şiir dergisi, dört yıllık aradan sonra 2009’da yeniden yayınlanmaya başladığında, 31. sayısında Serkan Işın’ın Dada Korkut isimli görsel şiir serisinde oluşturduğu kendine özgü bir alfabenin harfleriyle yapmış olduğu “yeni” logosuyla yayınlandı. Ayşegül Tözeren, Ercan Y. Yılmaz, Reşit İmrahor, Münir Yenigül, Suzan Sarı, Derya Vural, Ulaş Karadağ ve Liman Mehmetcihat’ın görsel şiirlerini yayınladı. Ücra, dünya görsel şiirine de yer verdi. 2010 yılında yayın hayatına veda eden Heves Dergisi de görsel şiir yayınlayan dergiler arasında yayınladı.
Son olarak, 2013 yılında Kurşunkalem dergisi Murat Üstübal ve Ayşegül Tözeren editörlüğünde, “Deneysel ve Görsel Şiir” dosyası hazırladı. Dosyaya; Gültekin Emre, Ercan Y. Yılmaz, Mehmet Sarsmaz, Bülent Keçeli, Murat Çelik, Erhan Altan, Ayşegül Tözeren, Karl Kempton-Bilge Makas, Ulaş Karadağ, Rafet Arslan ve Murat Üstübal yazdılar.
Türkiye’nin şiir tarihinde özel bir yere sahip olan görsel şiir, şiirlerin yanı sıra önemli bir kuramsal birikim de ardında taşımaktadır. Ancak şiir kamusunun bu birikimi verimli değerlendirip değerlendirmediği tartışmalıdır. Görsel şiirde, dil sadece sözel bileşeniyle değil, bir işaretler sistemi olarak yer buluyordu.
Böyle bir şiire, Türkiye edebiyatı hazırlıksız yakalanmıştı. Görsel şiire tepkiler, “Bunlar daha önce yapılmıştı.”, “Amerika’yı neden tekrar keşfediyorlar ki?” biçimindeki sorularla başlayıp, “Şiir elden gidiyor!” serzenişleriyle devam etti. “Büyük Türk Şiiri”nde, görsel şiirle uğraşmak bir anlamda kariyeri yakmak olarak algılandı, çünkü şiir ortamlarında en geçer akçe olan şairanelik, baştan reddediliyordu. Başka bir deyişle, görsel şiir eleştirilememenin ötesinde, daha önce benzerine az rastlanır bir cepheleşmeyle karşılaştı ve bunun sonucunda şiir kamusu Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bahsettiği en eski silahına sarıldı: Sükût Suikastı. Görsel şiiri yapanlar, eleştiri yokluğundan, yaptıklarını kendileri eleştirmek zorunda kalıyor. Dahası görsel şiirde, şiir şiirin konusu oluyordu (Yerim Seni Türk Şiiri, Serkan Işın). Görsel şiir, ister istemez, eleştiri pratikleriyle birlikte büyüyüp serpilmek zorunda kaldı. Buna karşın, vasatlık ideolojisinin aslında tek hâkim ideoloji olduğu edebiyatımız görsel şiire karşı bir anlamda birleşerek, ilk keskin tepkilerinden sonra geri adım atsa da, ancak “Önce dizeli şiir yazıp şairliklerini kanıtlasınlar, sonra görsel şiir yapsınlar.”a kadar ilerleyebildi. Görsel şiir, bunca konuşulmasına rağmen, hiçbir zaman şiir yıllıklarında yer bulmadı.
Türkiye’de görsel şiir, 2006’da hararetli bir şekilde tartışılmaya başlandığında, eleştiriler arasında dar politik yaklaşımlar da vardı. Bunlar, “işte bunlar hep post modern!” serzenişiyle dile getiriliyor, ama post modernizmi “kapitalist tuzak” sananlarca dile getirilmek istenen belliydi: “Amerika’nın bir oyunu mu bu!” Oysa, Türkiye’de görsel şiir bu dar kalıplarda düşünülüp, tartışılırken, Türkçe görsel şiir, St. Petersburg’da, önde gelen Rus sanatçıların kuratörlüğünde sergileniyordu! Bu ilk serginin ardından da, görsel şiir, Türkiye dışında, farklı coğrafyalarda yaşayan muhalif kimliğe sahip şairlerle ortak alanlar oluşturdu, bu şairlerin işleriyle ortak sergilerde yer aldı.
Görsel şiir, şiirle yaşamın arasındaki makasın iyice açılarak, kırılma noktasına geldiği bir anda şiir kamusunun gündemine düşerken, bu kopuşun bir nedeninin de şairanelik, başka bir deyişle “şair pozu” olduğunu ortaya koydu.
Şair pozunu kesti, biçti, deşti, kısaca hem şiir metni içinde, hem dışında eleştirdi.
Gülümsemeseniz?
[Görsel Şiir Neden Eleştirilemedi?, Ayşegül Tözeren]
* Akköy Dergisi’nin 75. sayısı ve Kurşunkalem dergisinin “Deneysel ve Görsel Şiir Dosyası” için hazırlanan Türkçe görsel şiir tarihçesi çalışmasının sadeleştirilmiş halidir. Tarihçeyi oluşturan metinlerin, pek çoğu poetikhars.com adresinden alıntılanmıştır. Bakınız: poetikhars
* Derya Vural, Serkan Işın ve Ayşegül Tözeren'in görsel şiirleri şuradan alınmıştır: Zinhar