Yazarlarımız, Ali Kırkar, Doğa Çam, Emine aydoğdu, Erkan Karakiraz, Fahri Alpyürür, Nilgün Admeş, Özlem Şan, Servet Karaaslan, Şengül Can, Talita Yaltırık,Tuğçe Ayteş, Tülay Akyol.
Çizerlerimiz, Ayfer Feriha Nujen, Osman Göktuğ Türkmen, Orkun Eğilmez, Onur Saylam, Sarp Susuzer, Yunus Kocatepe.
Şimdi böyle bir çalışmaya ne gerek vardı dediğinizi duyabiliyoruz, en azından bazılarının. Fakat biz her sayıda aslında okumak istediğimiz yazarları çalışıyoruz çünkü derginin mutfak kısmında yine biz varız ve dışardan yazılar almıyoruz genellikle. Kadın yazarları okumak istedik. Hem de böyle, kadınların olduğu bir sayıda. Metinler üzerinden hareket etmek en doğrudur diye düşündük. “Kadınlık”, “kadın yazarlık” kavramı her zaman tartışılacak bir konu. Ve asla bununla ilgili somut bir çözüm de söz konusu değil. Çünkü öznesi edebiyat ve bu zemin ahkâm kesenleri, katı kurallar koyanları asla affetmez.
Yani biz okuduk. Okuduğumuz için bu sayıda söz söylemek istiyoruz. Birçok yazar ile konuştuk, yazıştık, kimi kitapları hakkında eleştiriler, kimileri hakkında tanıtımlar yazdık. Amacımız kimseye doğru yol göstermek ya da kendi doğrularımızı dayatmak değil. Biz kendi okumalarımızdan yola çıktık. Esas olan ise yolun kendisidir bunu biliyoruz. Evet, bu sayıda çok çeşitli yazarlar okuduk, bir kısmı üzerine konuşmak istedik. Ama emin olun ki bu sayıda okuduğumuz öykü kitapları bu isimlerle sınırlı değildir. Fakat biz üçer yazar belirleme kararı aldık. Tüm metinlere yetişemediğimizin farkındayız, ama bir kenarından tutmaya çakıştık edebiyatı, hayatı. Ama ilham farklı bir mesele tabi.
Bu çağda yaşamak biraz da şunu gerektiriyor; durup düşünmeyi. Sonra, insanın ne yaptığı üzerine düşünmesini, sonra düşüncesi üzerine düşünmesini. Ve hepimizin aynı gemide olduğu hissi. Aynı gemide nasıl da birbirimize temas etmeden yaşıyoruz, geçip gidiyoruz. Nasıl da küçücük dünyalarımızda birbirimizi sevmeden, sadece kendimizi var etmeye uğraşarak, her türlü yatırımı kendimize yaparak yaşayıp gidiyoruz. Biz kendi kuşağımız yazarlarına selam vermek istedik. Bunu da en tartışmalı en çok eleştirilen ve kafa karıştıran kadınlık mevzusu üzerinden yapmak istedik. Bu tartışma bizden önce de vardı. Birden sonra da yapılmaya devam edecek. Virginia Woolf “Kendine Ait Bir Oda”yı yazarken zaman zaman korkularından bahseder günlüklerinde ve buna kesin yanıtlar veremez:
“ayrıca feminist denilerek saldırıya uğrayacağım Safocu olduğum ima edilecek; Sybil beni yemeğe çağıracak; genç kadınlardan bir sürü mektup alacağım. Korkarım ciddiye alınmayacak. Mrs. Woolf denilen yetkin bir yazar ki, her yazdığı kolayca okunuyor… bu son derece dişi bir mantık… kızlara tavsiye edilecek bir kitap. Pek umurumda mı, bilmiyorum. “
Bu bir ilk ama son değil. Zaman zaman bu tür tartışmalı konular hakkında sayılar hazırlamaya devam edeceğiz. Ve bu konuları derinlemesine, enine boyuna konuşacağız sadece. Amacımız bir sonuca varmak değildir. Zira edebiyat ahkâm kesenleri affetmez diye yineliyoruz. Biz sözümüzü söyledik, gerisi okurların bileceği iş.