+Şarkı mı söylüyor o?
-(Şöyle dedi Çelebi) -Evliya Mezarlığı'nda mı çocuk? (Hikaye böyle başladı. Akıl'ı evvellerin bile aklı sır olacağı, latife hikayesi.)
+Gagasındaki ıslak ekmek parçasını bıraktığı bir Evliya Mezarı mı Çelebi?
-Kargalar onları yalnız bırakmazlar.
+Evliyaları mı?
-Evliyaları çocuk. Hala Üsküdar'da takunya sesleri duyulur hu.
+Ne konuşuyorlar peki? Karga ne anlatıyor Evliyaya Çelebi?
-Hep konuşulanları
+Ne Konuşuyoruz ki biz hep?
-Biz değil. Biz konuşmuyoruz. Onlar. Aralarında latifeleşiyorlar.
+Latife mi? Görünen şu ki karga yaralı Çelebi.
-Perde kıpırdamasın, görünürsen, uçar o karga konduğu mezardan.
Öyle de oldu. Perde kıpırdadı. Karga affallayıp baktı. Görünmüştüm. Ve uçup gitti Hasbihal ettiği Evliyanın mezarından. Yaralı da değildi. Ha Öncesinde mi ne oldu? Kolay bir manzara değildi bu sır okuyucusu. Karga konuştu konuştu konuştu. Anlattı Anlattı Anlattı. Ben çocuk o Çelebi dinledik Üsküdarlı Evliya ile Karganın lisan'ı sır latifelerini. Şöyle dedi Çelebi sonra; "bir kaç evliyanın duasıyla dönüyor dünya..."
Benimse Evliyanın gülüş sesi hala kulaklarımda hah hah ha...