Kendi sessizlikleriyle yaşayan bu karakterler oyun boyunca kimlik çatışmaları üzerinden dönüşüme uğruyor. Öyle ki hepsi kendi iç dünyalarını sorguluyor ve bir anlamda sessizliklerini bozuyorlar. Kimi korkularını yeniyor kimi şüphelerini. Kimiyse ezilmişliğinin suskunluğunu bozuyor ya da yaşayamadıklarının
Kadının erdemi sessizliğindedir.
Moira Buffini
Bir oyun düşünün ki bittiğinde ne olduğunu anlamadığınız bir heyecan kaplasın içinizi. Ya da salonu terk etmenizle birlikte başlayan bir sorgulama. Oyun üzerine günlerce düşündüğünüzü.. (Belki de oyun üzerine değil de kendiniz üzerinedir kim bilir?) Çevrenizdeki herkese oyunu izletmek istediğinizi… Metniyle, oyunculuklarıyla, dekoruyla ve daha pek çok şeyiyle sizi etkileyen bir sahneleme düşünün. İşte böyle bir oyun izledim geçtiğimiz aylarda.
Belki de uzunca bir süredir bu denli kaliteli bir oyuna rastlamadığımdan tam da Şehir ve Devlet Tiyatrolarından umudumu yitirmeye başladığım bir sırada karşıma çıktığı içindir bu heyecan. Fakat her ne olursa olsun tiyatronun gücünü seyirciye çok iyi hissettiren bir oyun SESSİZLİK.
Oyunun yazarı Moira Buffini. Yazar oyunda cinsel kimliklerden tutun da iktidar kavramına, din olgusundan şiddete kadar pek çok konuya değinmiş. Bir yanda Karanlık çağın pasif İngiliz Kralı olan Ethelred, diğer yanda abisi yüzünden sürgüne gelmiş bir genç kız olan Ymma ve kendi bedeni üzerinde hiç söz sahibi olamamış 14 yaşında bir genç olan Cumbria Lordu Silence… Oyun Ymma’nın çöplük olarak nitelediği İngiltere’nin Canterbury kentinde başlıyor. Ymma, korkuları ve acizlikleriyle kendi hasta yatağında sessizce ülkesini yöneten(!) kralın emriyle Lord Silince ile evlendiriliyor. Umutsuzca ama güçlü bir iradeyle denileni yapan Ymma için bir ceza niteliği taşıyan bu evlilik aslında Lord Silence’ın koca bir gerçeği öğrenmesine sebep oluyor. Öyle bir gerçek ki sessizlik duvarlarıyla örülmek zorunda.
Cumbria kraliçesi çocuğuna Silence ismini vererek bir kehanette bulunur. Sessizliğiyle ona güç ve özgürlük vermiştir. Ymma bu fikre hayran olur ve iki genç birbirlerini korumaya, et tırnak olmaya söz verirler. Sessizlik her şeyi saklayacaktır. Gel gör ki işler o kadar kolay olmaz ve kral yaptığına pişman olur. Çünkü Ymma’ya âşık olmuştur. İki gencin peşine düşer ve oyun bu noktada yükselir, işler karışır, şiddet baş gösterir. İşlerin en karıştığı noktada oyun çözüme ulaşır.
Oyundaki yan karakterler ise en az bu üç karakter kadar önemli. Silence’a oyun boyunca dini olarak rehberlik etmeye çalışan Papaz Roger, Ymma’nın yardımcısı Agnes ve kralın gücüm ve celladım dediği Eadric. Kendi sessizlikleriyle yaşayan bu karakterler oyun boyunca kimlik çatışmaları üzerinden dönüşüme uğruyor. Öyle ki hepsi kendi iç dünyalarını sorguluyor ve bir anlamda sessizliklerini bozuyorlar. Kimi korkularını yeniyor kimi şüphelerini. Kimiyse ezilmişliğinin suskunluğunu bozuyor ya da yaşayamadıklarının. Bir uyanış ve ardından tekrar sessizliğin bilgeliğine dönüşle son buluyor oyun.
Sahnede en sessiz olanlar ise koro adı verilen bir grup oyuncu. Daha çok sahne değişimlerinde ön plana çıkıyorlar ama aslında her an her saniye sahnedeler. Çok yüksek bir sahne performansı sergiliyorlar.
Oyun kara komedi diyebileceğimiz tarzda. Durum komedisinin yanı sıra klasik tiyatro anlayışımızın biraz dışındaki absürt öğelerle de güldürüyor. Hareketli dekor kullanımı, kostüm ve müzik oyunun bütünlüğüne uygun olarak seçilmiş. Özellikle koro tarafından kullanılan efektler oyuna samimi bir hava katıyor.
İstanbul Devlet Tiyatrolarında sahnelenen oyunun yönetmeni Mehmet Birkiye, dramaturgu ise Melih Korukçu. Sahnede görünen şey, başta bu iki kişi olmak üzere tüm ekibin oyunu titizlikle sahneye koydukları. Özenle, her ayrıntısını düşünerek ve metni çok iyi okuyarak… Bu arada metnin çevirisini Serdar Biliş yapmış. Oyun, Dünya Tiyatro Günü kapsamında, Tiyatro Eleştirmenliği Birliği (TEB) tarafından Yılın Tiyatro Oyunu ödülünü ve ayrıca 17. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödüllerinde de yılın en iyi prodüksiyonu ödülünü aldı. Bunun yanı sıra oyunda en iyi yönetmen ve en iyi yardımcı erkek oyuncu ödüllerini de Mehmet Birkiye ve Süleyman Atanısev’in aldığını söylerken, aslında Funda Eryiğit’in en iyi kadın oyuncu ödülünü de hak ettiğini söylemek gerekir.
Sessizliği bu denli övmüşken fazla söze gerek yok. Yeni sezonda oynamaya devam ettiği taktirde siz de izleyin derim. Neden daha sık tiyatroya gitmediğinizi soracaksınız kendinize. Sessizlik böylesi bir etki bırakıyor insanda.