Bindokuzyüzdoksanüç yılının en sert son baharıydı. Sokaklarda ateşler yakanları ve o ateşin çevresinde ısınan insanları gördükçe içim burkuluyordu. Yine de daha kötüsü de olabilirdi, diyordum kendime. Isınıyorlardı ve bunun için yakacak bir şeyler bulabilmişlerdi. Otelimin balkonundan o insanları izlemeye dalmışken, odamın içine yeşilli mavili bir kuş girdi. Ne yapacağımı şaşırdım ve hızlıca balkonumun kapısını kapatıp odama girdim.
Bindokuzyüzseksenbeşten bu yana havada uçan bir canlı gören olmamıştı. Seksenbeş yılının, şubat ayında tüm gazeteler koca koca puntolarla şöyle yazmışlardı:
UÇABİLEN TÜM KUŞLAR ÖLDÜ.
Haberin açıklaması şu şekildeydi, nedeni belli olmayan bir sebebten ötürü pek çok kuş türünün aynı gün içerisinde öldüğünü ve ...