Yola her çıkan yolun bilgisiyle kutsandı. Şüphesiz bu kutsanma kan dolu kaplara ekmek banılmasıyla ilgili değildi. Ya da melek kanatları… Ya da ışığı çalan Prometheus… Acısını, süreğenliği yüzünden içselleyen o bıçkın delikanlı… “Yol, yola çıkma cesareti olan herkesi kutsar.” Babasından öğrendiği ilk cümleydi. Kasabanın şehre yakınsayan ışıklarını arkasında bırakırken aklında bu… Babası da çerçiydi. Aslında kuşaklar boyu çerçiydiler. Yola çıkma cesareti olan herkesle birlikte işte bu yoldaydılar. “Deh! Hadi!” (Çerçi katırıyla konuşur. Sanki yol, bütün anlamını bu yol arkadaşından alır. Bunu aklından çıkaranın kaybolacağı kesin gibidir. Yeni patikalar arkadaşlarla bulunur. Şehrin ışıkları bu kadar güçlüyken yeni yollar aramanın anlamı nedir? Her yol eskimeye bu kadar teşneyken yenisini bulmanın amacı nedir? [Çerçi'nin ayakları büyür. Ayakları olmayan çerçi yoktur. Katırı olmayan çerçiler de yoktu. Eskiden… Her çerçi aynı dinin farklı mezhebine mensuptur. Kullandıkları patikalar ne kadar farklı olsa da varacakları yer köydür. Her çerçi yolun bilgisiyle kutsanır. Kirli şehirlerin, kirli parasıyla dönen alışverişlerin uzağında… Çerçiler köylere varır. Kadınlar kapılara çıkar. Heyecanlıdırlar. Heybeler açılır. Her yer yol kokar. Yolculuk bu hikâye için başlar.] Eski yollar kullanılmadan yenileri bulunur mu? Yollar uzar. Katırı huysuzlanır. Yolunu gözleyen çocukların heyecanıyla gözleri parlar Çerçi'nin. Yolda olmak, toza bulanmak, onun verdiği coşkuyla ona ait olmak… Sıralanır bunlar hep ardı sıra. Yolun, varılacak köyden daha anlamlı olduğundan emin, katırıyla konuşur.) Katırı hızlandı. Ardında kasabanın ışıltısı, heybesinde yepyeni umutlar… İşte yoldaydı.
Kulağında yolun sesi, geçtiği yollara göz gezdirdi. Şurada burada yeni açmış çiçekler, bütün umursamazlıklarıyla ağaçlar, bulutlar, dağlar… Bütün umursamazlığıyla dünya… Bakıştılar. Katırının, yolculuğuna eşlik eden ayak sesleri uzun uzun düşündü Çerçi. Kendisine çerçilikten başka bir yol bırakmayan babasını, yeni yollar arayan meslektaşlarını, aynı yolu eskitenleri, yola çıkmaya korkanları, çıkıp da geri dönenleri… Bu mirasın neresini reddedip neresini kabul edeceğini… En çok da çocukları… (Çerçi'nin köye gelişine en çok çocuklar sevinir. En çok onlar duymak ister yolun kokusunu. Çerçi yol kokar. Çocuklar şehirlerin ve kasabaların kokusundan uzakta, bakkalların, marketlerin, bütün o anlam sahiplerinin… Hepsinden uzakta bu yolculuğa en büyük katkıyı çocuklar yapar. Yola çıkma cesaretini çocuklar ondan alır. Çerçi yolun bilgisidir. Çocuklara hikâye verir onlar da bu hikâyeyi yeniden yazıp ona geri verir. Bu hikâyeleri yeniden yazmanın amacı nedir? [Her hikâye anlamı herkesçe malum olan bir meşaledir. Bu meşale asırlardır çerçilerden çocuklara, çocuklardan çerçilere gider gelir. Her yetişkin eskiden çocuk olduğundan bir şekilde bu meşaleye katkı yapar. Kimi yetişkin kötüdür. Bu meşalenin tek sahibi olmaya çalışır. Ama çocuklar bu bilgiyi korumak için çerçilerle birlikte kavga eder. Bu yetişkinlere taş atar. Yetişkinleri yaralar. Çocuklar oyunlarına geri döner, çerçi yola. Meşale güvendedir.] Bu hikâyeler çoğaldıkça çoğalır. Arkadaki parantezin içindeki yetişkinler orada kapalı kalır. Yetişkinlerin bu dünyasında çocuklardan daha iyi bir yol arkadaşı, katırı sayılmazsa, var mıdır? Bu meşaleyi kendilerinin yapmaya çalışan yetişkinlerden uzakta yollar bulmak mümkün müdür? Çerçi her köye sorularını bırakır köyde ona sorulanları toplayarak. Yolun keyfi artar.) Babası ona bu yolculuktan başkasını bırakmadı. Yol ne kadar kirletse de orasını burasını daima daha temizini, daha yenisini bulacağını bildi Çerçi. Yeni patikalar bulunmadan hiçbir dağ aşılamadı. Bütün bu yorgunluk, bu heyecan, bu meşaleyi gürleştirme tutkusu, hepsi asfalttan korunmak içindi belki. (Peki ya bütün dünyayı asfaltın tek bilgi olduğuna inandırmaya çalışanlar? Yeni patikaları, işlerine gelince asfaltın bilgisiyle döşemeye çalışanlar? Asfaltın bilgisi patikanınkiyle nasıl harmanlanır? [Asfalt zehirlidir. Dikkat etmezse Çerçi'yi öldürebilir bile. Katırı sendeleyebilir. Bu yollarda kimi çerçinin aşırı hızdan şarampole yuvarlandığı rivayet edilir. Genelde asfaltın kolay yol olduğu zannedilir. Şarampole yuvarlandığı rivayet edilen çerçiler belki de bu bilginin mağdurudur. Asfaltın bilgisini patikanınkiyle harmanlamak gerekir. Bu harmanı en iyi çocuklar bilir. Çünkü bir onlar bir de deliler hesap defteri tutmaz. Çerçi bu yüzden çocuklara güvenir. Hesap defterinin olmadığı düşüncesiyle sevinir. Bu kadar budala olabilmesine sevinir, bunun haklı gururunu yaşar. Çünkü güzelliğe ancak bu budalalıkla ulaşılır. Tam da bu noktada hikâyeye güvenir. Hatta insana bile güvenir. İyi hikâye dünyayı kurtarır. Çerçi heyecanlanır.] Hem patikayı hem asfaltı kirletmeden? Hem de kirlenmeden? Patika temiz midir? Tabii o da tartışılabilir. Belki de mesele yolculuk nerede yapılırsa yapılsın o kirlenmeden uzak kalabilmektir.) Asfalttan korunmak derken… Tabii ki asfaltta yürürken dikkat etmeliydi.
Aklında bütün parantezleri, patikaları uç uca ekledi. Meşalenin kendisinin olduğunu zanneden yetişkinlere gülümseyerek dağları, dereleri, gökyüzünü geçti. Her adımda heybesinin ne kadar boş olduğunu görerek ama her adımın bu boşluğu biraz daha azaltacağını bilerek geçti hepsini. Bir sürü soru işaretiyle, devraldığı meşaleye, köylerine gittiği çocuklara karşı sorumluluğunun bilgisiyle… Asfalta mahkûm olmadan da yolculuk yapılabileceğinin bilinciyle… Belki de asıl amacın yol olduğu sezgisiyle… Görüş alanında yeni bir köy belirdi. İşte Çerçi nihayet köye indi. Koşun çocuklar!